Tarih boyunca aynı dönemlerde benzer ideolojiler ve estetik anlayışlarla üretim yapan sanatçılar sanat akımlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Toplumların yapılarındaki sosyal, siyasi ve ekonomik birçok değişim sanat akımlarına da yansımıştır. Sanat akımları, tasarım alanında da etkili olmuş ve farklı tasarım anlayışlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Art Deco akımı da, ortaya çıktığı dönemden sonra da etkisini sürdürmeye devam etmiş ve bütün dünyayı etkileyen önemli bir akım olmuştur. Art Deco, ilk olarak plastik sanatlar alanında ortaya çıkmış ve moda, sinema gibi alanlarda da etkilerini göstermiştir. İlk kez 1925’te Fransa’da Uluslararası Çağdaş Dekoratif ve Endüstriyel Sanatlar Fuarı’nda bu isimle anılmaya başlamıştır. Tarihsel olarak örneklerine ve gelişimine baktığımızda ilk olarak 1900’lü yıllardan itibaren resim ve heykel gibi plastik sanatlarda kendini gösteren Art Deco, “sanat nesnesinin görünümün ötesinde bir amacı olmaması” ilkesini taşımadığından plastik sanatların nesneleri içerisinde farklı bir noktada durmuştur. Çizgisel, simetrik, geometrik ve genellikle sade duruşuyla dönemin avant-garde sanat akımlarından ayrı bir yerde durmakta fakat Kübizm, De Stijl ve Fütürizm gibi akımlardan da dolaylı etkiler taşımaktadır. Plastik sanatlar için dönemin önemli sanatçılarına bakacak olursak ilk olarak Rene Lalique’ten bahsetmek mümkündür. Lalique’in 1928 yılında yapmış olduğu “Victoire” isimli cam heykeli Art Deco için önemli bir örnektir.

“Victoire” by Lalique

Çünkü Victoire, bir sanat nesnesi olarak heykel olmanın yanında, aynı zamanda işlevsel ve lüks tüketim nesnesidir. Araba kaputu süslemesi olarak kullanılan Victoire, dönemin ve Art Deco’nun ruhunu uygun olarak hızı simgelemektedir. Tamara Łempicka’nın 1929 tarihli “Yeşil Bugatti’de Otoportre” isimli eseri de Art Deco için bir başka örnektir. 20’li yılların ruhuna uygun, bağımsız ve modern bir kadın portresi çizen sanatçıyı New York Times “makine çağının çelik gözlü tanrıçası” olarak adlandırmıştır. Raphael Delorme, Jean Dupas gibi sanatçılar da Art Deco stilinin izlerini yansıtan önemli ressamlardır. 

Tamara Łempicka – “Yeşil Bugatti’de Otoportre”
Kaynak: Arthive.com

I. Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım sonrası 1930’larda Amerika’da artan tüketim, hızlı modernleşme ve sanayileşmenin sosyo ekonomik etkileri, Art Deco için destekleyici bir ortam oluşturmuş ve bu dönemde mimari alanında kendini sayıları hızla artan gökdelenlerle göstermiştir. 1930 yılıyla birlikte Art Deco’nun çizgisel, sade ve geometrik stilini mimaride yansıtan Rockefeller, Chrysler ve Empire State binaları arka arkaya inşa edilmiş ve Art Deco mimarisinin önemli örneklerinden olmuştur.

Chrysler Building
1931 yılı Beaux Sanat Balosu
Ünlü mimarlar kendi tasarladıkları binaların kostümleri ile.

Art Deco, kendisinden önceki Art Nouveau, Kübizm, Bauhaus akımı ve Fütürizm gibi modernist ve avant-garde akımlarının yanında Antik Mısır ve Aztek sanatlarının da etkilerini barındırmaktadır. Paramount tiyatrosunun binası bu etkiye örnek olarak gösterilmektedir. Art Deco’nun kendinden önceki akımlardan en büyük farkı, zarafet ve modernlik arayışı olarak kendini gösterirken diğerlerinin aksine kavramsal içerikten yoksun olmasıdır. Mimarinin ardından tasarım ve iç mimaride de kendini gösteren Art Deco’nun özellikleri arasında el işçiliği öne çıkarken, en çok kullanılan malzemeler alüminyum, paslanmaz çelik, lake ve işlemeli ahşap olmuştur. Emile Jacques Ruhlmann tasarladığı mobilyalarda, neoklasik motifleri Art Deco anlayışına uygun olarak modernize etmiş ve işlerinde lake, fildişi, egzotik ahşaplar ve değerli metaller kullanmıştır.

Morel Dressing Table

I. Dünya Savaşı sonrası dönemde yaşadığı yükselişten sonra, 1945’te II. Dünya Savaşı’nın toplumlar üzerinde yarattığı yıkıcı etkinin yanında şık ve lüks bir akım olarak toplumların yapısıyla uyuşmadığından etkileri ortadan kaybolmuştur. Art Deco stilinin iki savaş arasında kalan dönemdeki tasarım, mimari ve plastik sanatlar üzerindeki yansımaları dışında, 1960’da kendini yeniden göstermesiyle birlikte illüstrasyon, grafik sanatlar ve sinemada da etkili örnekleri bulunmaktadır. 1969 yılında Victoire and Albert Müzesi’ndeki “The Jazz Age, An Entertainment Exhibition” için Martin Battersby tarafından tasarlanan afiş bunlardan biridir.  Cassandre (Adolphe Jean-Morie Mouron) de grafik tasarımlarıyla Art Deco akımı için önemli bir sanatçıdır. 

E.561-1969 Poster The Jazz Age, An Entertainment; ‘The Jazz Age, An Entertainment

Ayrıca, Art Deco stilinin tasarımda kendini gösteren lüks, sade ve keskin çizgileri “Great Gatsby” filmiyle sinemada da yansıtılmıştır. İki savaş arasındaki yükseliş döneminin, sanayileşmenin ve hız çağının etkileriyle dekoratif sanatların pek çok alanında varlığını göstermiş Art Deco akımının etkisiyle oluşturulmuş örnekleri, günümüze kadar korunmuş bazı mimari yapılarda da görmek mümkündür. Türkiye’de de Kadıköy’de bulunan Kurukahveci Mehmet Efendi binası ve Ankara Tren Garı bunlardan bazılarıdır. Ayrıca, etkileri uzun yıllar süren Art Deco akımının, 2020 yılında yeniden kendine özgü simetrik, çizgisel ve geometrik stiliyle tasarım alanında etkili olacağı öngörülmektedir. 

Kaynaklar

Art Deco

Art Movements – Art Deco

The Raucous Life of Tamara de Lempicka: An Art Deco Icon