Genel – Atelier Mole http://ateliermole.com Deneysel Atölye | Tasarım Araştırmaları Mon, 24 Jan 2022 09:24:42 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.4.9 http://ateliermole.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-atelier_mole_logo_1-03-1-32x32.png Genel – Atelier Mole http://ateliermole.com 32 32 Dünyaca Ünlü 10 Tasarım Müzesi http://ateliermole.com/arsivler/dunyaca-unlu-10-tasarim-muzesi/ateliermole/guncel/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=dunyaca-unlu-10-tasarim-muzesi Tue, 24 Nov 2020 14:50:12 +0000 http://ateliermole.com/?p=1842 Yunanca “mouseion” kelimesinden türeyen ve kelime olarak “Müzlerin Yeri” anlamına gelen müze; mitolojide, Zeus ile Mnemosyne’nin kızları olarak bilinen tanrıçalar “müzler”e adanmış tapınağın ismidir. Sanat, doğa bilimleri ve arkeoloji alanlarında oluşturulan; toplumun ve bu disiplinlerin gelişmesine katkı sağlayan müzeler tarih bilincinin oluşması açısından da oldukça önemlidir.  Tasarım müzelerinin tarihsel gelişimine baktığımızda ise, Richard Martin’in aktardığı […]

Dünyaca Ünlü 10 Tasarım Müzesi yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yunanca “mouseion” kelimesinden türeyen ve kelime olarak “Müzlerin Yeri” anlamına gelen müze; mitolojide, Zeus ile Mnemosyne’nin kızları olarak bilinen tanrıçalar “müzler”e adanmış tapınağın ismidir. Sanat, doğa bilimleri ve arkeoloji alanlarında oluşturulan; toplumun ve bu disiplinlerin gelişmesine katkı sağlayan müzeler tarih bilincinin oluşması açısından da oldukça önemlidir. 

Tasarım müzelerinin tarihsel gelişimine baktığımızda ise, Richard Martin’in aktardığı üzere, tarihte “iyi tasarımın örnekleri olarak kabul edilen nesnelerin halkın teşhirine sunulması 19. Yüzyıl ticaret fuarlarına dayanmaktadır.” Londra Tasarım müzesinin eski müdürü Alice Rawsthorn, tarihsel açıdan, bu nesnelerin iki farklı şekilde müzelerde sergilendiğini açıklamaktadır. İlk yaklaşım Victoria and Albert Müzesi gibi mobilya, seramik ve moda odaklı dekoratif sanatlar müzeleri, ikincisi ise, 20. Yüzyılda ortaya çıkan Amsterdam – Stedeljik Müzesi’nde olduğu gibi çağdaş sanat müzelerinin endüstriyel üretime göstermiş olduğu yoğun ilgiden doğan müzelerdir. Ayrıca Rawston, bu anlayışla ortaya çıkarılan müzelerden öncü olanın, 1932 yılında kurulan ve içerisinde dünyada tasarıma adanmış ilk küratöryel bölümün bulunduğu MoMa olduğunu da belirtmektedir.

Günümüzde ise, dijitalleşme çağı ile birlikte anlamı sorgulanmaya başlayan müze; anlam ve yönteminin dönüşmesiyle güncel temalara güncel yöntemlerle erişme imkanı sağlamaktadır. Yazının devamında, Rawston’ın işaret ettiği sınıflandırmadaki her iki gruptan da örneklerin yer aldığı 10 müzeyi bulabilirsiniz.

Dünyaca Ünlü 10 Tasarım Müzesi

China Tasarım Müzesi, Çin Sanat Akademisi’nin kampüsünde yer alan ve Portekizli tasarımcı Alvaro Aalto tarafından tasarlanmış; geniş bir koleksiyona sahip olan,16 bin metrekarelik tasarım müzesidir. Dönemsel sergilerle birlikte müzede kalıcı bir Bauhaus koleksiyonu da bulunmaktadır. Bu dikkat çekici koleksiyonun yanı sıra müzede, sanatçılar için atölyeler de bulunmaktadır. Sergilenen objeler kadar mimarisiyle de önem taşıyan müze, karakteristik “Agra red” kumtaşı ve beyaz mermer kullanılarak inşa edilmiştir. (2012-2018)

China Design Museum, Agra Red
Kaynak

A+D Müzesi, kendisini “mimarlık ve tasarım alanlarında sergiler ve programlar düzenleyen dijital ve fiziksel bir platform” olarak tanımlamakta olan A+D Museum; eğitim, sempozyum, sergi ve multidisipliner etkinlikler ile çağdaş tasarım ve mimarlık alanlarına dair konuları işlemektedir. Müzenin düzenlemiş olduğu Bauhaus okulunu ilk elden deneyimleme olanağı sağlayan Bauhaus sergisi ile atölye mekanları ve yurt odaları gibi yerleri gezerek okulun mimari yapısını inceleyebilmek mümkündür.

A+D Museum
Kaynak

Chicago Athenaeum Mimari ve Tasarım Müzesi etkinlikleri mimarlık, şehir planlaması, endüstriyel tasarım ve ürün tasarımı, grafik ve şehir planlama alanları etrafında kurgulanan bir müzedir. Müzenin misyonu, “iyi tasarıma verilen değer için halk eğitiminin ve tasarımın insan çevresi üzerindeki olumlu etkilerinin arttırılması”dır. Operasyonlarını uluslararası düzeyde sürdüren bağımsız müzede,aylık düzenlenen halka açık eğitimler de bulunmaktadır. Ayrıca, 1950 yılından bu yana “iyi tasarım ödülleri” düzenlenmekte ve ödüllendirilen tasarımlar müzede sergilenmektedir.

Chicago Attaneum Müzesi – Modern Grafik Tasarım Tarihi
Kaynak

Müzenin, 20. ve 21. yüzyılların en büyük tasarımcılarının önemli eserlerinden oluşan bir koleksiyonu da bulunmaktadır. Sergilenen dikkat çekici koleksiyonlarından biri, “Tasarımda İlk Kadınlar: Anne Swainson ve Ellen Manderfield”dır. Koleksiyon, Chicagod’a 1930 ve 1960 yılları arasında çalışmış kadın tasarımcıların ürün tasarımlarını, fotoğraflarını ve çizimlerini içermektedir. Kaynak Anne Swainson’ın en ünlü çalışma arkadaşlarından biri olan Ellen Manderfield, 1980lere kadar ev eşyaları alanında oldukça parlak bir kariyer geçirmiştir. Müzede, tasarımcıya ait modernize edilmiş televizyon ve radyo örneklerinden ilginç bir seçkinin erken dönem renderları da yer almaktadır. Müzede bulunan, modern grafik tasarım tarihi isimli koleksiyonda ise, 1930lardan 1960lara kadar kurumsal kimlik, logo, typography alanlarındaki orijinal eserleri içermektedir.

Chicago Attaneum Müzesi – Ann Swainson ve Ellen Manderfield
Kaynak

Stedelijk Müzesi – Amsterdam 1874

1874 yılında kurulduğundan bu yana, modern ve çağdaş sanat ile tasarım alanında çeşitli sergilere ev sahipliği yapan sanat ve tasarım müzesidir. Düzenlenen geçici sergilerin yanında, kalıcı bir enstelasyon olan “Stedelijk Base”de ise 19. yüzyıl dönemine ait endüstriyel tasarım örneklerinden, 3 boyutlu baskı teknolojisi kullanılarak üretilmiş ürünlere kadar çeşitli objeler yer almaktadır. Sergi, 125. Yılını, adadığı tarihi koleksiyon ile kutlamaktadır. 

Stedelijk Müzesi 125. Yıl Sergisi
Kaynak

Zürih Tasarım Müzesi  1875 – 1933

Kurulduğundan beri her yıl, dönemin öne çıkan konularına göre şekillenen temalar ile oluşturulan 5-7 sergi hazırlanmaktadır. Ayrıca birçok dijital kaynak da sunmaktadır. Ve zürich sanat üniversitesinin bir parçası olarak, araştırma, öğretme ve yayın sunma alanlarında da düzenli olarak faaliyet göstermektedir. 

Zürih Tasarım Müzesi
Kaynak

Tasarım koleksiyonu 19. yyda seri olarak üretilen nesnelere ve onların yansıttığı felsefeye adanmıştır ve  şu an 50 binden fazla nesneye sahiptir. Uluslararası tasarımı ve İsviçre tasarımının örneklerini barındırır. 

Atlanta Tasarım Müzesi 1989-2003 

“Tasarım müzesi dünyayı değiştirebilir mi?” ve “21. yüzyılın müzesi nedir?” araştırma soruları çerçevesinde tasarım anlayışını ve yaygınlaşmasını sağlamak; sergi, eğitim ve programlar ile yaratıcılık ve fonksiyonelliği bir araya getirmek amacıyla kurulmuştur. MODA (Museum of Design Atlanta), sergiler, çocuklar ve  yetişkinler için eğitim ve K-12 programı ile tasarımın hayatımızı nasıl değiştirdiğini sorgulamaktadır. AIGA 100, Elegantisma: The Design and Typography of Louise Fili, Luba Lokova: Designing the Justice, XYZ: Oyun Tasarımı’nda Alternatif Sesler, On You: Wearing Technology gibi sergiler düzenlenmiştir. Müzede işlenen güncel konuların yanında, grafik tasarım, giyilebilir teknoloji, oyun tasarımı, 3D printer gibi temalar da işlenmektedir. 

Moda – “Designing Playful Cities”
Kaynak

Vitra Tasarım Müzesi

Geçmiş ve güncel tasarımın sergilenmesi ve araştırılmasına adanan müze, tasarımın sanat, mimari ve günlük hayatla olan etkileşimini araştırmayı amaçlamaktadır. Müzenin ana binası olan Frank Gehry binasında yılda en az iki kere, Charles ve Ray Eames, Alvar Aalto, Alexander Girard üzerine düzenlenmiş geçmiş sergiler gibi kapsamlı sergiler düzenlenirken, Vitra Müze Galerisi de daha güncel ve deneysel bir yaklaşım belirleyen sergilere ev sahipliği yapmaktadır.

Bununla birlikte,Vitra Schaudepot ise modern mobilya alanı için kalıcı koleksiyondan 400 önemli eser sunmakta olan dünyadaki en önemli kalıcı sergiyi barındırırken aynı zamanda da önemli bir araştırma alanıdır. Tasarım alanı için kapsamlı bir kaynak oluşturan müzede; sıklıkla ünlü tasarımcılarla, gelecek teknolojiler, sürdürülebilirlik, mobilite ve sosyal sorumluluk gibi güncel konuları işleyen sergilerden; tarihsel konular ve ikonik tasarımcılar üzerine monografik sergiler düzenlenmektedir. Günümüzde, müzenin koleksiyonu 7000 tasarım mobilya ürünü ve 1000 tasarım aydınlatma ürünü içeren yaklaşık 20.000 eserden oluşmaktadır. 

Vitra Müzesi Kalıcı Sergisi
Kaynak

Gent Müzesi

Gent müzesi, yalnızca bir müze olmanın yanında tasarımı seven insanların bir araya gelebileceği Belçika’da tasarım kültürünün güçlendirilmesi, toplum için önemli olan sürdürülebilir, mobilite ve akıllı teknolojiler gibi konuları vurgulayabilmek için işlemektedir. Van Eyck’s Colours in Design, Lina Bo Bardi Giancarlo Palanti, “Objects Stories” gibi sergilere ev sahipliği yapmıştır. 1805’ten günümüze kadar üretilmiş ve bir araya getirilmiş 200 objeden oluşmaktadır. Koleksiyon ortak bir tema ya da kronolojik bir sıralama sunmaktansa, her bir objeyi kendi başlarına hikaye anlatıcı olarak ele almaktadır. 

Müze, 1995 yılından önce “Museum for Decorative Arts and Design” ismini kullanmaktadır, bu tarihten itibaren değiştirilen ismiyle birlikte müzenin odağı uygulamalı sanatlardan, geniş odaklı endüstriyel ve artistik tasarıma kaymıştır. 

Londra Tasarım Müzesi

1989 yılında kurulmuş ve 2016 yılında Kensington’a taşınmıştır. Taşındığından beri 2.1 milyon ziyaretçi sayısına ulaşmıştır. Müzenin amacı, tasarımın etkisini görünür kılmak ve tasarım yoluyla insan yaşamlarıyla bağlantı kurarak, tasarımın toplumdaki farkındalığını arttırmaktır. Müzede, geç dönem 1800’lerden 2000’lere kadar yapılmış sandalye tasarımlarının yer aldığı koleksiyona ek olarak, aydınlatma, arts and crafts akımına ait ürünler ve Londra taşımacılığına dair bir seçki bulunmaktadır. Tasarım müzesi, kendileri için tasarımın sergi,araştırma, kalıcı koleksiyon ve yayınlar yoluyla sürekli evrildiğini ifade etmektedir.

Victoria and Albert Müzesi

Victoria and Albert müzesi, sanat ve tasarım alanında 2 milyonu aşkın objeye ev sahipliği yapmaktadır.  Mimarlıktan heykele, tasarımdan performans sanatına kadar çeşitli disiplinlere ait olan bu objeler insan yaratıcılığının 5 binlik yılının ürünüdür. Müzede, tasarımın çeşitli dalları ve yan dallarına dair eserler yer aldığı gibi aynı zamanda tasarım tarihinin  Orta Çağ ve Rönesans, 17, 18, 19 ve 20. Yüzyıl dönemlerine ait koleksiyonlar yer almaktadır. 

Ayrıca, mücevher, gözlük, şapka, mobilya, tekstil, işlemecilik ve ayakkabı gibi özel koleksiyonları da bulunmaktadır. 

Victoria & Albert Müzesi’nin “1945 sonrası İngiliz tasarımı, savaş sonrası toplum ahlakına bir panzehir gibi geldi tasarımcılar rasyonellik ve kemer sıkma etkisinde olan bir ulusu dönüştürmek için yaratıcı çözümler buldu” diyerek tanıttığı“Savaş Sonrası Tasarım” koleksiyonunda, radyo, televizyon, afiş ve kumaş örneklerini bulmak mümkün. İncelemek için tıklayın.

Kaynaklar

What are design museums for?

Museums as a cultural institutions

Why we need museums?

UK Design Museum

Design Museum Gent

Archdaily – China Museum of Design

Vitra Design Museum

Museum of Design Atlanta

Stedelijk Museum

Chicago Museum of Attaneum and Design

Museum für Gestaltung Zürich

A plus D Museum

Victoria and Albert Museum

Dünyaca Ünlü 10 Tasarım Müzesi yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Doğal Kumaş Boyama http://ateliermole.com/arsivler/dogal-kumas-boyama/ateliermole/guncel/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=dogal-kumas-boyama Fri, 04 Sep 2020 07:37:08 +0000 http://ateliermole.com/?p=1709 Günümüzde, kumaş boyamada geleneksel üretim yöntemlerine eğilim giderek artmaktadır. Çoğunlukla bitkilerin işlemden geçirilmesi yoluyla elde edilen doğal boyalar, antik zamanlarda bitkilerin yanında çeşitli böcekler kullanılarak da elde ediliyordu.  5 bin yıl öncesine dayanarak Çin’de başlayan kumaş boyamanın köklerinin Neolitik Çağa dayandığını gösteren kanıtlar olduğu bilinmektedir. Toprak örnekleri incelendiğinde elde edilen verilere göre ise, Antik Mısır’da Kral […]

Doğal Kumaş Boyama yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Günümüzde, kumaş boyamada geleneksel üretim yöntemlerine eğilim giderek artmaktadır. Çoğunlukla bitkilerin işlemden geçirilmesi yoluyla elde edilen doğal boyalar, antik zamanlarda bitkilerin yanında çeşitli böcekler kullanılarak da elde ediliyordu. 

İpek Boyama ve Üretimi Süreci – Çin
Kaynak: silk-road.com

5 bin yıl öncesine dayanarak Çin’de başlayan kumaş boyamanın köklerinin Neolitik Çağa dayandığını gösteren kanıtlar olduğu bilinmektedir. Toprak örnekleri incelendiğinde elde edilen verilere göre ise, Antik Mısır’da Kral Tutankamon’un mezarında bulunan tekstil parçalarında “alizarin” adı verilen kırmızı tonlu doğal renge rastlanmıştır. Tarih boyunca pek çok toplum bu alanda kendilerini geliştirmişlerdir. Özellikle, Antik Mısırlılar ve Fenikeliler geliştirdikleri beceriler ile bilinmektedirler. Hintliler, pamuklu kumaşlarda özelleşmişlerken, Çinliler ise ipek boyamada kendilerini geliştirmişlerdir. Doğal yöntemlerle boyanan kumaşlar, sentetik boyaların icadına kadar önemli bir ticaret ürünü olmuşlardır. 

Yünlü Kumaş Boyama 1482
Kaynak: Thereaderwiki / British Library

Doğal olarak elde edilebilen renkleri genel anlamda üç kategoriye ayırmak mümkündür. Bitkilerin kullanılmasıyla elde edilen renkler için “indigo”, hayvansal ham maddeler kullanılarak elde edilen renkler için “cochineal” ve mineraller ile elde edilenlere de “coche” denilmektedir.  Bu yöntemlerle yaygın olarak elde edilen renkler ise “alizarin”, “indigo mavisi”, “tyrian moru”, sarı ve “logwood”dur. Ticareti yapılmayacak kumaşlarda maliyeti azaltmak için, yaygın olarak bulunan ve kolay ulaşılabilen bitkilerden elde edilen renkler kullanılmıştır.  Bu şekilde en çok, sarı, kırmızı ve indigo mavisi gibi renkler elde edilebilirken, antik dönemde ve Orta Çağ’da mor ve tonundaki renkler ise daha zor bulunan ham maddelerden elde edildiklerinden bu renklerle boyanan kumaşlar daha değerli ve lüks kabul ediliyordu. 18. Ve 19. Yüzyıllarda kök boyadan elde edilmekte olan “Turkey Red” ise oldukça egzotik ve değerli bir renk olarak kabul edildi. Bu rengin Hindistan ve Türkiye’den Avrupa’ya yayıldığı bilinmektedir. Fransa’da ise aynı renk  “rouge d’Andrinople” yani  “Edirne Kırmızısı” olarak adlandırılmaktadır. Çok meşakkatli bir süreç gerektiren Turkey Red rengini elde etmek zor olsa da, elde edilen renk oldukça parlak ve solmayan bir kırmızıdır. Avrupa’ya ithal edildikten sonra İngiltere, Fransa ve Hollanda’da da üretilmeye çalışılmıştır. Yapım aşamaları uzun bir süre saklanan bu rengi elde etme sürecine dair farklı söylemler bulunmaktadır. Hatta bu rengin yapım sürecini İskoçya’ya ilk getiren kişi olan Pierre Jacques Papillon süreci tam ve eksiksiz olarak paylaşmak için 1804 yılında Balıkçılık Üretim Mütevelli Heyeti ile bir anlaşma yaparak finansal bir teşvik de almıştır. 

Kaynak: haciendalosnacimientos.com

Kumaş boyamada farklı tekniklerin bulunmasında en önemli etken kumaş türlerinin çeşitliliğidir. Yün ve ipek gibi kumaşlar boyaya batırılarak elde edilirken, pamuklu kumaşlarda ise mordanlama denilen bir teknik uygulanması gerekmektedir. Bu teknik ile kullanılan çeşitli tozlar, boyar maddelerin kumaşa daha iyi tutunmalarını sağlar ve rengin kalıcılığı için kumaşı boyama işlemine hazırlar. Mordan adı verilen bu maddeler sayesinde, aynı rengin daha açık ve koyu tonları elde edilebilmektedir. Mordanlama tekniğinde bakır, kalay, krom ve demir tozları değişik renkler elde etmek için kullanılmaktadır. “Anadolu’da ise, sirke, ekşi erik tozu, kül tozu, kireç tozu, mayalı hamur tozu ve mantar suyu da boyama işleminde kullanılmıştır.” (“Tekstil Sayfası”ndan alınmıştır.)

Kaynak: sciencedirect.com

1856 yılında ise, kimyager William Henry Perkin’in başka bir proje üzerinde çalışmaktayken, tesadüfen “mauve” adı verilen rengi keşfetmesi üzerine, doğal boyama süreci ticari bir boyut kazanmıştır.

William Henry Perkin
Kaynak: Wikimedia Commons

Bununla birlikte, Sanayi Devrimi’nin tekstil endüstrisi üzerindeki etkisiyle de, kolay ulaşılabilir ve uygulanabilir, daha hızlı sonuç verebilecek ve renk açısından tutarlı olacak sentetik boyaların kullanımı hız kazanmıştır. Ayrıca, büyük maliyet gerektiren bazı süreçler için de çözüm olarak kullanılmaktadır. Örneğin, çeşitli otellerde yenilenmesi gereken havlu ve çarşafların boyanması yöntemiyle az maliyetle çözüm elde edilmektedir. Fakat, hızlı sonuç vermeleri ve kolay ulaşabilir olmalarının yanında, yaratmış oldukları büyük çaplı toksik ve alerjik etkileri sebebiyle sentetik boyalara karşıt görüşler hızla yayılmaya başlamıştır. İnsan hayatı için yaratmış olduğu tehlikenin yanında, çevre açısından da pek çok olumsuz etki yaratmaktadır. Çünkü, üretim zincirinin pek çok aşamasında çok miktarda doğal kaynak tüketimine sebep olan tekstil sektörü, boyama, ağartma, yıkama gibi süreçlerde de çok miktarda su tüketimini gerektirmektedir. Çevre bilincinin ve sentetik boyama sürecinin olumsuz etkilerinin bilinirliğinin artması ile doğal boyama yöntemleri yeniden yaygınlaşırken, tekstil endüstrisi için de sürdürülebilir bir alternatif oluşturmaktadır. 

Kaynaklar

Britannica – Dye

Lucila Kenny Studio

Natural Dyes in Historical Egyptian Textiles

Tekstil Sayfası

Textile Dyes

The Earliest Dyes

The Ecology Center

Doğal Kumaş Boyama yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
“Sıfır Atık” Hareketi http://ateliermole.com/arsivler/1642/ateliermole/guncel/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=1642 Mon, 24 Aug 2020 08:02:00 +0000 http://ateliermole.com/?p=1642 Sürdürülebilir yaşam döngüleri ile, doğadan aldıklarımızı kullanılamaz halde doğaya geri vermek yerine, yeniden işlevsel olabilecek şekilde dönüştürmeyi amaçlayan “sıfır atık” kavramını günümüzde sık sık duymaktayız. Hızlı üretim ve tüketim alışkanlıklarının getirdiği kullan-at kolaylığı olumsuz sonuçlar doğursa da, giderek büyüyen sıfır atık hareketleri sayesinde bu konuda yeni çözüm yolları geliştirilmektedir. Peki, sık sık duyduğumuz “sıfır atık” […]

“Sıfır Atık” Hareketi yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Sürdürülebilir yaşam döngüleri ile, doğadan aldıklarımızı kullanılamaz halde doğaya geri vermek yerine, yeniden işlevsel olabilecek şekilde dönüştürmeyi amaçlayan “sıfır atık” kavramını günümüzde sık sık duymaktayız. Hızlı üretim ve tüketim alışkanlıklarının getirdiği kullan-at kolaylığı olumsuz sonuçlar doğursa da, giderek büyüyen sıfır atık hareketleri sayesinde bu konuda yeni çözüm yolları geliştirilmektedir. Peki, sık sık duyduğumuz “sıfır atık” kavramı ne anlama gelmektedir? “Sıfır Atık” fikri temel olarak, 3R de denilen (reduce, reuse, recycle)  tüketimi azaltma, yeniden kullanma ve geri dönüştürme pratiklerinin uygulanmasıdır. Ayrıca,  reddetme ve kompost yapma da zaman zaman ek olarak 3R ile birlikte kullanılmaktadır.  Sıfır atık ile maliyetli geri dönüşüm yöntemleri uygulanmadan önce, çözüm önceki adımlarda sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu sayede, doğaya ve insan hayatına faydalı alışkanlıklar geliştirilirken, enerji verimliliği ve üretim maliyetlerinin azaltılması sağlanabilecektir. Sıfır atık anlamında dünya çapında atılmış en büyük adımlardan biri, plastik market poşetlerinin kullanımının yasaklanması olmuştur. İlk olarak, 2002 yılında Bangladeş’te gerçekleştirilen bu yasak günümüzde pek çok ülkede de uygulanmaktadır. Sıfır atık hareketinin yaygınlaşabilmesi ve geri dönüşümün radikal olarak sağlanabilmesi için, politikalar bazında daha büyük adımlar gerektirmekteyken, acaba bu konuda bireysel olarak yapabileceklerimiz nelerdir? 

Sıfır atık için bireysel olarak harekete geçerken, ilk adım olan tüketimi azaltma ile başlayabilmek için, tüketim alışkanlıkları gözden geçirilebilir. Örneğin günlük hayatta sıkça kullanılan ve geri dönüşümü mümkün olmayan plastik pipet, çatal, kaşık, tek kullanımlık bardaklar, su şişeleri, streç filmler ve diş fırçaları gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılamada kullandığımız ürünler sürdürülebilir alternatifleriyle değiştirmek mümkündür. Bez torba ve fileler, bambu diş fırçaları, uzun süre kullanılabilen termos ve mataralar ve balmumu, “çam ağacı reçinesi ve hindistan cevizi yağının kumaşlara emdirilmesi yoluyla elde edilen” yiyecek saklama kumaşı, geri dönüştürülemeyen atıklar yerine geçebilecek alternatifler sunmaktadır.

Mumo Wrap – Yiyecek Saklama Kumaşı
Kaynak: Mumo Wrap

İkinci adım olan, “yeniden kullanma” ise sebep olunan bireysel atıkların azaltılmasında önemli rol oynamaktadır. Yeniden kullanma, bir eşyayı çöp olmaktan kurtarmak amacıyla döngüsel ekonomi yoluyla kaynak kullanımını ve atık üretimini en aza indirmeyi hedefler. Yeniyi tüketmek ve eskiyi çöpe atmak yerine, var olanı tamir ederek ürünün kullanım ömrünü uzatmayı amaçlayan bu fikir aynı zamanda ürüne yeni bir işlev kazandırarak başka şekilde kullanmayı da içerir. Bu adım profesyonel anlamda çeşitli sektörlerde de pek çok destekçi bulmaktadır. Özellikle, çok miktarda kaynak tüketimine ve atık üretimine sebep olan moda sektöründe sıkça rastlanan kampanyalar ile desteklenmektedir. 

Geri Dönüşüm Projesi
Kaynak: H&M

Sıfır atık hareketinin önerdiği son adım olan “geri dönüşüm” için yapılabileceklerden biri bireysel atık yönetimini uygulamaktır. Farklı türdeki atıkların birbirinden ayrılması ile başlanabilecek bu adımda kompost yapımı önemli bir yer tutmaktadır. Toprak verimliliği, yeni yetişen gıdaların besin değerlerinin artması, gıda artıklarının çöpe atılmak yerine gübre olarak yaşam döngüsüne katkı sağlaması gibi birçok faydası bulunan kompost yapımı, bitkisel ve hayvansal atıkların organik gübreye dönüştürülmesi sürecidir. Kompost yapımı için gerekenler Permakültür Araştırma Enstitüsü tarafından belirtildiği gibi “azot, karbon, hava ve su”dur. Karbon kuru, sarı, kararmış bitkiler ile kağıt ve kartondan elde edilebilirken; azot ise mutfağımızdan çıkan organik yemek artıkları olarak belirtilmektedir. Bu maddelerin karıştırılmasıyla elde edilen yığınlar bekletilerek uygun nem ve havalandırma koşulları ile komposta dönüştürülmektedir. Ayrıca, kompost yapımı ve süreç boyunca oluşabilecek soruların cevapları için sayfayı ziyaret edebilirsiniz. Evde kompost yapımını kolaylaştırmak amacıyla pek çok proje gerçekleştirilmiştir. Bunlardan biri de tasarımcı, Ferdinand Fraulob tarafından geliştirilen “Activaterre” isimli kompost kutusudur. Tasarımcı, bu projesiyle şehirdeki geri dönüşüme katkı sağlamayı hedeflerken, kompostun boşaltılması aşamasında da kullanıcıya kolaylık sağlama ve içeride oluşan canlılara zarar vermeme amacını taşımaktadır.

Activaterre Kompost Kutusu
Kaynak: Activaterre

Sıfır atık ile daha sürdürülebilir çözümler anlamında, tasarım alanı daha pek çok proje sunmaktadır,  Bunlar, geri dönüştürülmüş plastiklerin kullanılması ile tasarlanan ürünler kadar, sıfır atık ambalajlar ve ürünler sayesinde de kaynakların korunması, var olan atıkların da doğaya ve insana zarar vermeden dönüştürülmesi gibi örnekleri de içermektedir. Bu yöntemler ile geliştirilen çeşitli proje örneklerini yazının devamında bulabilirsiniz. 

“Four Brothers”

Güney Koreli tasarımcı, Seungji Mun’un tasarlamış olduğu “Four Brothers” ismini verdiği 4 adet sandalyeden oluşan ürün ailesi, piyasada bulunan ahşap levhanın ölçüleri göz önünde bulundurularak, levhanın hepsi 4 adet sandalyenin parçaları olarak kullanılacak şekilde tasarlanmıştır. 4 farklı model sayesinde, tüketicinin zevkleri ve ihtiyacı doğrultusunda edinebileceği sandalyeler ile, uzun süreli kullanılabilecek tasarımlar ortaya koyduklarını belirtmiştir. 

Seungji Mun – Four Brothers

Tasarımcının, “Four Brothers”a ek olarak bir de benzer düşünceyle tasarlanmış “Economical Chair” isimli ürünü bulunmaktadır.

“Economical Chair”
Kaynak: Munseungji

Bionicraft tarafından tasarlanan ve %100 organik fiber materyal ile üretilen Alphapot ile, besin artıkları dönüştürülerek yeni bitkilerin büyüyebileceği alan sağlarken, aynı zamanda toprağa gömüldüğünde de çözünebilmektedir.

Alphapot
Kaynak: Bionicraft

2018 yılında, Fabian Engel ve Simon Oschwald tarafından mezuniyet projesi olarak geliştirilen bu proje, geri dönüştürülmüş plastikler kullanılarak düşük maliyetli protez üretimini olanaklı kılmaktadır. Kenya ve Uganda’da uygulanmaya başlayan proje, basit üretim teknikleri ile geri dönüşüm gerçekleştirirken, gelişmekte olan ülkeler için de düşük maliyetli protez ihtiyacını karşılaması sebebiyle de tasarım yoluyla bu alana katkı sağlamaktadır. 

Fabian Engel & Simon Oschwald
Project Circleg

“Huskee Cup” ise kahve kabuklarından üretilmiş tamamen geri dönüştürebilir kahve bardağıdır. Hem kafelerde hem de evlerde kullanılmak üzere farklı boylarda tasarlanmıştır. Üstelik yalnızca İngiltere’de her yıl 2.5 milyon kahve bardağının atık haline geldiği düşünülürse bu şık bardaklar, oldukça iyi bir çözüm sunmaktadır.

Huskee Cups

2018 yılında, Fin Kültür Endüstrisi tarafından gerçekleştirilen Zero Waste Bistro projesi, NYCxDesign’da geçici olarak sunulan sıfır atık bir restaurant konseptidir. İçerisindeki ikonik İskandinav mobilyaların tamamen geri dönüştürülmüş ürünler ile üretildiği bu restaurantta ayrıca tüm yiyecek ve içecekler de sıfır atık içermektedir. Tasarımcı Linda Bergroth bu proje ile, Frame Awards’ta sürdürülebilirlik ödülünün de sahibi olmuştur. 

Zero Waste Bistro

Geri dönüşüm konusunda tasarım alanı da pek çok örnek sunmaktayken, son olarak belirtilebilir ki; paketli ve tek kullanımlık ürünleri tüketmeyerek, bir eşyayı çöpe atmadan önce tamir ya da takas etmeyi ve başka bir amaçla yeniden kullanıma sokmayı düşünerek, çıkarılan az miktardaki çöpü ayrıştırarak ve organik atıkları doğal gübreye dönüştürerek büyük bir fark yaratılabilmektedir. 

Kaynaklar

Zero Waste Europe

Mun Seungji

Alphapot

Project Circleg

Plastic Bags Ban

Mumo Wrap 

Circular Economy

Kompost Yapımı

Bir Çözüm: Kompost

Activaterre

“Sıfır Atık” Hareketi yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Tasarımda “Geri Dönüşüm” http://ateliermole.com/arsivler/1601/ateliermole/guncel/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=1601 Thu, 20 Aug 2020 07:30:29 +0000 http://ateliermole.com/?p=1601 Günümüzde sıkça kullanılmakta olan geri dönüşüm kavramına baktığımızda, bunun yeni bir fikir olmadığını, yüzyıllar önce de uygulandığını görebiliriz. Kavramının kimin tarafından bulunduğu bilinmese de, çok eski çağlara dayandığı ve zanaatkarlığın gelişmesiyle hemen hemen aynı zamanlarda ortaya çıkmış olabileceği düşünülmektedir. Hatta Antik Yunan’da kırık vazo parçalarının eritilerek yeniden başka malzemeler oluşturmak için kullandığı bilinmektedir. Bununla birlikte […]

Tasarımda “Geri Dönüşüm” yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Günümüzde sıkça kullanılmakta olan geri dönüşüm kavramına baktığımızda, bunun yeni bir fikir olmadığını, yüzyıllar önce de uygulandığını görebiliriz. Kavramının kimin tarafından bulunduğu bilinmese de, çok eski çağlara dayandığı ve zanaatkarlığın gelişmesiyle hemen hemen aynı zamanlarda ortaya çıkmış olabileceği düşünülmektedir. Hatta Antik Yunan’da kırık vazo parçalarının eritilerek yeniden başka malzemeler oluşturmak için kullandığı bilinmektedir. Bununla birlikte Japonya’da da kağıt geri dönüşümü yüzyıllar boyunca uygulanan bir yöntemdir. 19. Yüzyılda ise, Sanayi Devrimi’nin etkisiyle üretimin hızlanması ve şehirlerin büyümesi ürünlerin çoğalmasına ve geri dönüşümün yeni bir boyut kazanmasına sebep olmuştur. 1870’de Paris’te çöplerin sokağa bırakılması yasaklanarak, bireysel olarak tutulması zorunlu kılınmıştır. Eugene Poubelle ise, edinilmesi zorunlu olan bu kutular için kapak kullanımını da ilk olarak Seine’de başlatarak bildiğimiz anlamda çöp kutularının kullanılmasını hayata geçiren isim olmuştur. Bu gelişmelerle birlikte, geride yalnızca organik atıklar kalacak şekilde, bu çöplerden metal ve topraktan yapılmış ürünler ayrıştırılmaya başlanmıştır. Böylece organik ve organik olmayan atıkların ayrışması ile geri dönüşümün ve kompost yapımının temellerinin oluşması sağlanmıştır. 20. yüzyılda ise geniş kullanım alanı ile üretim ve tüketim süreçlerinde radikal değişiklikler yaratan plastikler, 1970’lerde profesyonel olarak ayrıştırılmakta ve geri dönüştürülmekteydi. Günümüzde de plastikler tüm süreçleriyle birlikte ekonomik döngülerde oldukça fazla yer almaktadır. Özellikle, plastiğin geri dönüştürülme sistemlerinin geliştirilmesi büyük faydalar sağlamaktayken, sanılanın aksine plastiklerin tümü tamamen geri dönüştürülememektedir. Bugün en çok kullanılan 7 tür plastikten 2’si “çoğunlukla dönüştürülür” 2’si de “genellikle dönüştürülebilir” kategorilerinde yer almaktadır. Bu sebeple, giderek gelişen çevre hareketiyle birlikte artan sorumluluk bilinci ve değişen bakış açılarının da etkileriyle plastikler bilinçli tüketimin bir parçası haline gelmişlerdir. Böylece, tek kullanımlık plastikler yerine geri dönüştürülebilir plastikler üretilmiş ve geri dönüşüm sistemlerinde ilerlemeler kaydedilmiştir. Güncel pek çok sorun için çözüm üreten tasarım alanında da sürdürülebilirlik önem kazanmış, materyal bilgisi gelişmiş, uygulama yöntemleri dönüşmeye başlamış ve doğrudan geri dönüştürülebilen materyallerin kullanımı artmıştır. Ayrıca, işlevini tamamlamış materyalleri yeniden kullanıma sokmak için bu materyallere yeni bir işlev kazandırma yolları da tercih edilmiştir. Özellikle ambalaj atıkları konusunda pek çok yenilik uygulanırken, mobilya, oyuncak, kıyafet ve kişisel eşyalar gibi pek çok ürün de bu yollarla geri dönüştürülebilmektedir. Tasarım projelerinde de sıklıkla rastladığımız plastik geri dönüşümü, çeşitli yollarla elde edilen pek çok örnek barındırmaktadır. “Precious Plastic”, 2013 yılında Dave Hakkens tarafından plastik kirliliğini azaltmak için kurulmuş küresel bir oluşumdur ve herkesin katılımına açıktır. Oluşum, bünyesindeki makineler ile bireylere kendi geri dönüşüm şirketlerini kurma fırsatı sunarken, atıkların toplanması, dönüştürülmesi, yeni ürünler üretilmesi ve ürün satışlarının sağlanacağı pazar alanının sağlanması gibi pek çok adımı bulundurmaktadır. 

Kaynak: Precious Plastics
Kaynak: Precious Plastics

2016 yılında Selanik’te başlayan “Print your city” projesi ise, şehirde yaşayanların da katılımıyla, atık plastiklerin geri dönüştürülerek, robotik 3D baskı yöntemiyle şehir mobilyası üretimine dayanan bir projedir. Atıkların geri dönüştürülmesiyle, katılımcı ve lokal bir geri dönüşüm sağlamayı hedefleyen proje Amsterdam’da da hayata geçirilmiştir. Proje ile 800 kg plastik geri dönüştürülmüştür.

Kaynak: Print Your City

Pacifico sehpa ise, plastik geri dönüşümü ile üretilmiş ürünlere başka bir örnektir. Uzun ömürlü, iyi tasarlanmış ve sürdürülebilir ürün tasarlamayı amaçlayan Tiptoe, üst kısmını tamamen geri dönüştürülmüş pet ve plastik artıkları kullanarak ürettikleri Pacifico sehpa ile uzun ömürlü, zamansız ve estetik ürünler tasarlamanın mümkün olduğunu göstermek istediklerini belirtmektedir.

Pacifio Sehpa
Kaynak: Tiptoe

2016 yılında Emma Sicher’ın gerçekleştirdiği “From Peel to Peel” projesi ile, bakteri ile fermente edilmiş sebze ve meyve artıkları ambalaj olarak kullanılmaktadır. Scoby adı verilen bakteri sayesinde elde edilen bu materyaller kağıt, deri ve plastik ile benzer özelliklere sahip olarak, ambalaj anlamında sürdürülebilir çözüm sağlamaktadır. 

From Peel to Peel
Kaynak: Material District

EcoBirdy, kullanılmış plastik oyuncakları kolay temizlenebilen çocuklar için tasarlanan tasarım objelere dönüştürmektedir. Aynı zamanda, Avrupa’da, eski plastik oyuncakların toplanıp, geri dönüştürülmesinden, mobilya parçaları tasarımı ve üretimine kadar tüm sistemin işleyişini sağlamaktadır. 

Kaynak: EcoBirdy

Eugeni Quitlett’in Vondom için tasarladığı Ibiza serisi, tasarımcının doğduğu ve yaşamakta olduğu Ibiza’da okyanusa karışan plastik atıkların geri dönüştürülmesiyle üretilmiştir. Çeşitli renk alternatifleriyle, içeride ve dışarıda kullanılmak üzere tasarlanan, şezlong ve sandalyelerden oluşan seri, plastik kirliliğini ortadan kaldırarak yerine işlevsel ürünler sunmaktadır. 

Kaynak: Vondom

Kaynaklar

The History of Recycling Around the World

Eugene Poubelle

Precious Plastic 

Print Your City

Pacifico

From Peel to Peel

Ecobirdy

Ibiza Collection

Tasarımda “Geri Dönüşüm” yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Covid-19 Sonrası Yaşamlarımız ve Tasarım Nasıl Etkilenecek? http://ateliermole.com/arsivler/covid-19-yasamlarimizi-ve-tasarimi-nasil-etkileyecek/tugce-ozdemir/guncel/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=covid-19-yasamlarimizi-ve-tasarimi-nasil-etkileyecek Wed, 08 Jul 2020 08:00:00 +0000 http://ateliermole.com/?p=25 Covid-19’un tüm dünyaya yayılarak pandemi haline gelmesiyle birlikte, yaşam biçimlerimiz de birçoğu kalıcı olması beklenen, çeşitli etkiler altında kaldı. Gündelik yaşam pratikleri, eğitim, gıda ve ulaşım gibi temel gereksinimler ile tüketim alışkanlıkları, iş yapma biçimleri, sanat ve tasarım gibi alanlar da bu etkiler sonrası değişimler geçirdi. Peki, bütün bu değişimler sonrası salgın hastalıkların oluşturduğu etkiler, […]

Covid-19 Sonrası Yaşamlarımız ve Tasarım Nasıl Etkilenecek? yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Covid-19’un tüm dünyaya yayılarak pandemi haline gelmesiyle birlikte, yaşam biçimlerimiz de birçoğu kalıcı olması beklenen, çeşitli etkiler altında kaldı. Gündelik yaşam pratikleri, eğitim, gıda ve ulaşım gibi temel gereksinimler ile tüketim alışkanlıkları, iş yapma biçimleri, sanat ve tasarım gibi alanlar da bu etkiler sonrası değişimler geçirdi. Peki, bütün bu değişimler sonrası salgın hastalıkların oluşturduğu etkiler, yaşam biçimlerimizi ve tasarımı nasıl etkileyecek? 

Salgın hastalıkların fizyolojik etkileri geçici iken, bir de birey ve toplum üzerinde kalıcı olan etkileri bulunmaktadır. Bireysel etkilerin başında, kaygı ve korkunun getirmiş olduğu psikolojik etkiler yer alırken; belirsizlik, salgının yayılması üzerindeki etkinin tam anlamıyla kontrol edilemez oluşu, insanların sevdiklerinden uzak olması ve kayıplar da bireylerin psikolojilerinde kalıcı ve olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

Pandeminin kitlesel etkilerine bakıldığında ise, özellikle gıda, sağlık ve eğitim gibi toplumun tüm kesimlerine ulaştırılması zorunlu alanlarda yaşanan aksaklıklarla birlikte, geliştirilecek yeni çözümlerin hayati olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Bunun yanında, gönüllü izolasyon ile değişen günlük yaşamlarımız yeni ihtiyaçlar doğurmuş, bu ihtiyaçların karşılanmasında yeni alışkanlıklar kazanılmasına sebep olmuştur. Örneğin, online alışverişe gösterilen talep artmış ve gıda, kitap, ev aksesuarları ve hobi sektörlerindeki satın alımlar artış göstermiştir. Eğitim ve çalışma hayatları da evlere taşınmış, dijital ortama adapte olup, hızlı operasyon yürütebilen ekipler çalışmalarına evden devam edebilmekteyken yine de bu yeni iletişim ve çalışma yöntemlerine adaptasyonda zorluklar yaşanmıştır. Online eğitimler, fırsat eşitsizliğini daha da görünür kılarken, ne yazık ki eğitimde dezavantajlı grupların imkanları yetersiz kalmış, Fransa, Çin ve Portekiz gibi ülkeler eşitsizliklerin giderilebilmesi yönünde adımlar atmıştır. Ancak, pandemi sonrası yaşam biçimleri için, evden çalışma ve online eğitimlerin ulaşım sebebiyle kaybedilen zamanın önlenmesi gibi olumlu etkileri nedeniyle kalıcı hale gelebilecekleri de öngörülmektedir. Bu süreç ile birlikte, kısa vadede yaşanan ve acil çözüm gerektiren değişimlere ek olarak uzun vadeli değişimlere de ihtiyaç duyulmaktadır. Kamusal alan kullanımlarının yeniden gözden geçirilmesi ve çevre bilincinin artması ile birlikte doğayla daha uyumlu bir hayat sürdürebilmenin yollarının aranması iş dünyasını da yeni çözümler aramaya yöneltecektir. Sağlık ve gıda sektörlerinde yaşanan aksaklıkların giderilebilmesi için yeni yöntemler geliştirilecek, bu sektörlerdeki tedarik zincirleri yeniden gözden geçirilerek, artan talepler sonucu yaşanabilecek aksaklıklar önlenmeye çalışılacaktır. 

Dolores Park in San Francisco, Calif., on Thursday, May 21, 2020.

Pandeminin genel etkileri böyleyken, Covid-19 tasarım alanında da büyük değişimlere sebep olacaktır. Virüs sonrası tasarımda “sürdürülebilirlik” ve doğayla uyumlu yaşamanın yollarını keşfetmek en önemli gündem başlıkları olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşam ve çalışma alanlarımızla olan ilişkilenme biçimlerimizin de değişmeye başladığı şu günlerde, bu alanlara doğayı daha çok entegre ederek, doğayla kurduğumuz bağları güçlendirmek çoğumuz için önem kazanacaktır. Biophilic tasarım, doğayla kurduğumuz bağların yeniden inşasının yanında, salgının yarattığı korku ve kaygı gibi duyguların azaltılmasında da olumlu etki etmektedir. Bunun sonucu olarak, “biophilic” tasarımın önemli bir trend olması beklenmektedir. Ayrıca, tasarımda kullanılacak materyallerin doğal ve sürdürülebilir olması eğilimi artacak dolayısıyla yeni ve doğal materyal arayışları ve bunlarla üretilen ürünler çoğalacaktır. Başka bir görüş de, tasarımda estetiğin yerini minimal ve ekolojik yeni yaşam şekilleriyle uyumlu, bu yaşam şekillerinin getirdiği pratikler açısından anlamlı ürünlerin artacağı ve önem kazanacağı yönündedir. Başka bir açıdan ise, teknolojik ürünlerin ve dijitalleşmenin getireceği sonuç, kullanıcı deneyimi tasarımına duyulan ihtiyacın artması olacaktır. Kısa vadede bile etkileri görülmeye başlanan dijitalleşme, uzun vadede de hayatlarımızda önemli bir yer kaplamaya devam edecek ve kullanıcı deneyimi tasarımı alanındaki gelişmelere yol açacaktır.

Salgın tamamen sona erdiğinde, birçok anlamda değişecek olan dünyaya uyum sağlama anlamında, hızlı organize olup çözüm üretebilecek ekipler fayda sağlayabilecektir. 

Kaynaklar

KPMG – İş Dünyası Gözünden Covid-19’un Etkileri Anketi

8 Ways Covid-19 Will Impact the Future of Interior Design

Smart lifts, lonely workers, no towers or tourists: architecture after coronavirus

Covid-19 will permanently change consumer behaviour

PWC – Considering the potential business impacts of the Covid-19 outbreak

Covid-19 Sonrası Yaşamlarımız ve Tasarım Nasıl Etkilenecek? yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Kadın Dayanışmasının Sembolü: Mimozalar http://ateliermole.com/arsivler/kadin-dayanismasinin-sembolu-mimozalar/ateliermole/guncel/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kadin-dayanismasinin-sembolu-mimozalar Sun, 08 Mar 2020 08:00:00 +0000 http://ateliermole.com/?p=16 8 Mart 1857 tarihinde, New York’taki bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları için direnişte bulunan 40.000 kadın işçi, polisler tarafından binaya kilitlenmişlerdi. Direnen işçilerden 120 kadın, kapıların kilitli olması ve bina girişindeki barikatlar sebebiyle binada çıkan yangından kaçamayarak hayatlarını kaybetmişlerdi. Binlerce kişinin tepkisine yol açan bu olay, 1910 yılında Uluslararası Kadın Konferansı’nda Clara Zetkin […]

Kadın Dayanışmasının Sembolü: Mimozalar yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>

8 Mart 1857 tarihinde, New York’taki bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları için direnişte bulunan 40.000 kadın işçi, polisler tarafından binaya kilitlenmişlerdi. Direnen işçilerden 120 kadın, kapıların kilitli olması ve bina girişindeki barikatlar sebebiyle binada çıkan yangından kaçamayarak hayatlarını kaybetmişlerdi. Binlerce kişinin tepkisine yol açan bu olay, 1910 yılında Uluslararası Kadın Konferansı’nda Clara Zetkin tarafından yeniden gündeme getirilmiş ve Zetkin direnişte hayatını kaybeden kadınlar anısına bir gün belirlenmesini önermiştir. Önerinin kabul edilmesiyle, 1911 yılına gelindiğinde, Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri düzenlenmeye başlanmıştır ve tüm dünyaya yayılmıştır. 

II. Dünya Savaşı ile birlikte kesintiye uğrayan 8 Mart Kadınlar Günü, savaşın ardından tekrar kutlanmaya başlanmıştır. Bu tarihten önce İtalyan Komünist Partisi’nin etkinliği olarak gerçekleşen kutlamalar, İkinci Dünya Savaşı sırasında dönemin iktidar partisi tarafından engellenmiş ve 1946 yılında iktidarın değişmesiyle birlikte İtalyan Kadınlar Birliği tarafından organize edilmesine karar verilmiştir. Savaşların ardından azalan erkek nüfusla birlikte tarımda ve sanayide işçi olarak çalışmaya başlayan kadınlar, savaşın toplumda yarattığı olumsuz etkiler, uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve çocuklarına bakamayacak duruma gelmeleri sebebiyle örgütlü hareketlerini güçlendirmiş ve savaş karşıtı direnişin büyümesinde önemli rol oynamışlardır. Bununla birlikte, savaş sonrası toplumunun yaşadığı yıkımın ardından, kalkınmada ve toplumun yeniden inşasında “kadın dayanışması”nın büyük bir payı olacağını düşünmüşlerdir. Etkinliğin düzenleyicisi olan İtalyan Kadın Birliği’nin üç üyesi Teresa Noca, Rita Montagnana ve Teresa Mattei de, etkinlikle birlikte, bu fikrin sembolü olabilecek bir bitki seçmeye karar vermişlerdir. Bu esnada sunulan fikirler arasında anemon, karanfil ve mimoza ağacının çiçekleri öne çıkan bitkiler olmuştur. Karanfil, masumiyeti, sevgiyi ve haksızlığı temsil ederken, anemon da yeniden canlanışı ve tazeliği sembolize etmektedir. Fakat taşıdığı birçok özellik sayesinde bu çiçekler arasında seçilen mimoza ağacının çiçekleri olmuştur. 

Çünkü mimozanın, dikkat çekici ve zarif görüntüsünün yanında oldukça dayanıklı bir ağaç olması ve yetişkin bir ağaç haline gelene kadar çok bakım gerektirmeden hızlıca gelişebilmesi, İtalya toplumunun da tıpkı mimoza ağacı gibi hızlıca kalkınabilmesi ve dayanıklı olması umudunun sembolüdür. Bununla birlikte, aralarında en erken ve Kadınlar Günü kutlamalarının da yapıldığı ay olan Mart’ta çiçek açıyor olması ve savaş sonrası toplumun yaşadığı yıkımın yok edilebilmesi için gereken neşe ve umudun simgesi olabilecek coşkulu sarı rengi, birliğin vermek istediği mesajla örtüşmüştür. Böylece taşıdığı birçok anlam sebebiyle mimoza ağacının çiçekleri, İtalya ve Rusya başta olmak üzere birçok ülkede 8 Mart’ın ve kadın dayanışmasının simgesi olmuş ve bu tarihten itibaren kadınların birbirlerine mimoza çiçekleri hediye etmeleri de anlamlı bir gelenek haline gelmiştir.

Kaynaklar

A Brief History of International Women’s Day

About International Women’s Day

History of Giving Mimosa Flowers on Women’s Day 

Kadınlar Günü’nün Mimoza Çiçeği

Kadın Dayanışmasının Sembolü: Mimozalar yazısı ilk önce Atelier Mole üzerinde ortaya çıktı.

]]>